KURBAN BAYRAMI'NDA FİLİSTİN - İSRAİL TUru

İstanbul’dan kalkan uçağımızla yaklaşık 2 saat sonra Tel Aviv Ben Gurion havalimanına iniyoruz. Pasaport işlemlerimizin ardından aracımızla Beytüllahim şehrine geçiyoruz. Alışık olmadığımız bir durum yaşayacak ve checkpointlerden geçeceğiz. Bu kontrol noktası bundan sonraki kısmın İsrail değil Filistin (Batı Şeria) olduğunu bize söylüyor. Ayrım duvarlarında durup özellikle İngiliz protest grafiti sanatçısı Banksy ile daha da bir ünlenen çalışmaları inceleyeceğiz. Ardından Filistin’i İsrail’den ayıran duvarların tam karşısında olduğu için sloganlarını “dünyanın en kötü manzarasına sahip oteli” diye seçen The Wall Off otelinin içerisinde bulunan müzeyi ve barındırdığı sembolik eserleri inceleyeceğiz.

Beytüllahim, Hristiyan dünyası için Kudüs’ten sonra en mübarek şehirdir çünkü inanışa göre Hz. İsa bu şehirde dünyaya gelmiştir. Burada da Hz. İsa’nın doğduğuna inanılan mağarayı ve üzerine inşa edilmiş olan Ermeni kilisesini (Kutsal Doğuş Kilisesi) ziyaret ediyoruz.

Beytüllahim’den sonra güneye doğru devam ederek El-Halil veya diğer ismiyle Hebron şehrine geçiyoruz. Burada İbrahim, İshak, Yakup, Yusuf, Sare, Refika ve Lahika hazretlerinin kabirlerinin de bulunduğu Harem-i İbrahim’i ziyaret ediyoruz. Devamında Halil şehrinin çarşı pazarlarında kaybolacağız.

Biraz yorulmuş olabiliriz, ilk gün tabi ama heyecanımız yerinde çünkü artık rotamız Kudüs!

Konaklama Kudüs’te.

Tüm gün yürüyüş! Bir şehri keşfetmenin en güzel yöntemi. Tek tek adımlayarak, gözlerimizi dört açarak hem yeni Kudüs’te hem de eski Kudüs’te gezeceğiz. Dinlerin ve devletlerin sembolleri altında, dinlere ve tarihe yön vermiş Kudüs şehrinin sokaklarını arşınlayacağız.

Surların en güzel, en gösterişli kapısı olan Şam Kapısı’nın karşısına geçiyoruz ve şehre girmeye artık hazırız. Girmeden önce Süleyman mabedinin inşasında kullanılan taşların çıkartıldığı, yılda bir kez masonlar tarafından toplantı yeri olarak kullanılan Zedekiah’nın mağarası. Sonrasında ise onlarca kez yıkılan, kuşatılan, yeniden inşa edilen, tarih boyunca hep göz önünde bulunmuş Kudüs’ün içerisindeyiz. Bir yanımızda Arap esnaf, bir yanımızda Ağlama Duvarı’na gidip gelen dindar Hasidik Yahudiler, bir yanımızda da İsa’nın çile yolunu yürüyen, hacı adayı Hristiyanlar..

Gözümüzün çarptığı, çarpmadığı semboller, inançlar, popüler kültüre atıflar, güncel siyasi durum, inanç tarihi, Ermeni mahallesi, Hristiyanların en kutsal mabedi olan, çarmıh hadisesinin yaşandığına inandıkları Golgota tepesi üzerindeki Kıyamet Kilisesi, Hz. Davut’un kabri, Kudüs kalesi, surların tepesinde gezmemizi sağlayan merdivenler, Ağlama Duvarı, Yahudi Mahallesi ve Mescid-i Aksa. Nihayet o meşhur sarı kubbenin önündeyiz. Miraç, Emeviler, Romalılar, İsrail, Osmanlı, Memlüklüler, Haçlılar, Selahaddin Eyyübi.. Kimler yoktu ki burada. Hem hepsini konuşacağız ama merak etmeyin, fotoğraf çekimleriniz için de vaktimiz var. Mescidi Aksa, bilinenin aksine bir cami değil esasında 144 dönümlük bir avlu ve bu avlunun içerisinde hem yürüyeceğiz hem de vizitlerimizi tamamlayacağız. Kıble Mescidi, Kubbetüssahra, Mervan mescidi, Kadim mescit, Aksa’nın zeytinağaçları, kedileri ve çocukları..

Konaklama Kudüs’te.

Zeytindağı’na çıkıp Kudüs’ü yukarıdan izleyip, şehir ve yapıları hakkında bilgilendikten sonra yavaşça aşağı doğru süzülüp milyon dolarlık Yahudi mezarlıklarından geçip, Hristiyan inancına göre Romalıların Hz. İsa’yı yakaladıkları Getsemani bahçesine geçiyoruz. Burada Hz. İsa ile yaşıt zeytin ağaçlarını geçerek, Fransisken tarikatı tarafından yaptırılan Tüm Milletler Kilisesi’ne geçiyoruz. Eski Kudüs ve Kubbetüs Sahra’yı tam karşıdan seyredebileceğimiz bu noktada tabiki fotoğraf için de fazladan kalacağız. 🙂

Sırada ise Eriha var, Ortadoğu’ya gelip de çöl görmemek olur mu? Çöl olmasının yanı sıra dünyanın da en eski ve en alçak rakımlı şehridir. Önce İsrail kültürel miras listesinde çok önemli bir yerde bulunan Masada’ya çıkıyoruz. Masada Yahudi tarihinde, Romalılarla yaptıkları savaş neticesinde sembolik olarak önem kazanmış, çölün ortasında bulunan bir tepe ve üzerindeki 2 bin yıllık yapılardan oluşan bir site. Teleferikle yapacağımız bu yolculuğumuzun akabinde artık tepelerden inip birazcık serinlemek için Şeria nehrinin yanına ineceğiz. Batı Şeria tabirini oluşturan Şeria nehri, Hristiyanlar için önemli bir vizit noktası. Burada dünyanın dört bir tarafından gelen hacılar vaftiz olurlar, sebebi ise Vaftizci Yahya’nın (John the BaptistHz. Yahya) Hz. İsa’yı vaftiz etmesidir. Artık Eriha içlerine doğru devam edeceğiz, Arap mutfağının tadına bakıp Filistin’in meşhur ve devasa büyüklükteki hurmalarıyla Lut Gölü’nün çamurundan elde edilip kozmetikte kullanılan kremlerinden alabileceğimiz bir serbest vaktimiz olacak. Ve nihayet, vizitlerimiz tamamlandıktan sonra artık Lut Gölü’ne gidip, batmanın imkansız olduğu, suyun içinde oturarak gazete okumanın dahi mümkün olduğu, dünyanın en derin ve en tuzlu suyuna giriyoruz. Akşama kadar serbest zaman, devamında Batı Kudüs’te yürüyüş turu, takılmaca.

Bu kez rotamızda farklı bir destinasyon olacak, Nablus. Künefenin anavatanı olan, Osmanlı eserleriyle bezeli saygın bir Ortadoğu şehri. Zeytinyağlı sabunları, Türk hamam ve çarşıları, saat kulesi ile meşhur olan, Ortadoğu’nun süslü gelini lakabıyla anılan bu şehirde farklı bir topluluk olan Samirileri ve onların kutsal dağı olan Gerizim dağını da ziyaret ediyoruz. Samiriler, Hz. Harun’un soyundan gelen, kendilerini gerçek Musevi olarak gören ve kutsal yer olarak Kudüs’ü değil Nablus’u savunan sayıları az dini bir topluluktur.

Akabinde kuzeye doğru devam edip Hz. İsa’nın çocukluğunu geçirdiği, Cebrail tarafından Hz. Meryem’in müjdelendiği Nasıra şehrine varıyoruz. Müjde kiliseleri, Hz. Meryem ve İsa’nın hayatında yer tutan antik mekanları yerinde gözlemliyoruz. Eski şehir içerisinde yürüyüp Nasıralı İsa’nın kentini daha yakından keşfediyoruz.

Bu kez doğuya doğru, ismini Roma imparatoru Tiberius’tan alan Tiberya şehrine ve yine Hz. İsa’nın hayatının bir dönemini geçirdiği Capernaum kentlerine gidiyoruz. Hz. İsa’nın suda yürüme mucizesini halkına gösterdiği Celile (Galile) gölünü seyre dalacağız. İlaveten, İsrail’in yayılma sürecinde özellikle Sovyetlerden etkilenerek oluşturdukları kibbutzların ilk örneği olan Deganya Alef de görüp, üzerine konuşacağımız yerlerin arasında.

Konaklama Akka’da.

Akka Kalesi, Napolyon’a karşı şehri müdafaa eden Cezzar Ahmet Paşa’nın kendi ismiyle yaptırdığı külliyesini ve Han el-Umdan’ı görüp, kendisine hayran bıraktıran bu şehrin sokaklarına karışıyoruz. Haçlıların kullandığı tüneller, kalelerden çıkıp kendimizi bugün dahi aynı isimle bilinen Türk pazarında buluyoruz.

Ve güneye, Hayfa’ya. Hayfa, özellikle Bahai ve Dürziler için önemli bir kent. Burada Bahai bahçelerini, tapınağını, Karmel tepesini ve Karmelite manastırını ziyaret ediyoruz. Osmanlı tren istasyonu ile yine Osmanlı camileri de elbette ziyaretlerimiz arasındaki önemli yerler.

Konaklama Tel Aviv’de.

Yafa’ya geçip Osmanlıdan kalan tarihi eserleri, kadim şehri görüyoruz. Yafa saat kulesi Mahmudiye camii, Bahr cami Osmanlı valilik sarayı ve Akdeniz. Bir haftadır hem vücut hem zihin olarak yorulduk, artık kendimize bir ödül verme zamanı. Akdeniz’e Türkiye’den çok fazla girip yüzmüşüzdür belki ama bir de karşı kıyılarından birinden denizin tadına bakalım istedik. Tel Aviv sahilleri ücretsiz olmasının yanı sıra hem her türlü hizmeti bulabileceğiniz (soyunma kabini, cafe, şezlong, cankurtaran vs.) hem de son derece temiz olan bir yapıda.

Konaklama Tel Aviv’de.

Yafa’ya geçip Osmanlıdan kalan tarihi eserleri, kadim şehri görüyoruz. Yafa saat kulesi Mahmudiye camii, Bahr cami Osmanlı valilik sarayı ve Akdeniz. Bir haftadır hem vücut hem zihin olarak yorulduk, artık kendimize bir ödül verme zamanı. Akdeniz’e Türkiye’den çok fazla girip yüzmüşüzdür belki ama bir de karşı kıyılarından birinden denizin tadına bakalım istedik. Tel Aviv sahilleri ücretsiz olmasının yanı sıra hem her türlü hizmeti bulabileceğiniz (soyunma kabini, cafe, şezlong, cankurtaran vs.) hem de son derece temiz olan bir yapıda.

Konaklama Tel Aviv’de.